A LOCAL AND DELICIOUS DISCOVERY : PARMA – PLEASE CLICK FOR ENGLISH 👉🏻
Ocak ayı ortasında yaptığımız üç günlük Bolonya gezimizin bir gününü, futbol tutkunumuzun zoruyla Parma’ya ayırmaya karar vermiştik. Birimiz isteksiz olsa da sonrasında iyi ki ziyaret etmişiz dedik. Enerjisi, renkli caddeleri, parmesan peyniri ve diğer lezzetleri ile yakınındaysanız Parma’ya mutlaka uğramalısınız. Ayrıca daha lokal ve az turistik yerleri keşfetmeyi seviyorsanız rotanıza mutlaka eklemelisiniz.
Parma’ya giderken yol üzerindeki Reggio Emilia tabelasını görüp, buraya da ayrıca dönüşte uğramak istemiştik. Bu küçük şehrin isminin aynı zamanda bir eğitim yaklaşımı olması ilgimizi çekmişti. II. Dünya savaşı sonrasında buradaki ebeveynler çocuklarının eğitim alabileceği bir okul kurmuş ve kaliteli eğitim için okul, aile ve toplumun işbirliği esası dünyaya yayılan bir yaklaşıma dönüşmüş. Dönüşümüz tahminimizden geç olunca, eğitimin öne çıktığı bu kasabanın havasını bir sonraki seyahatimizde solumaya karar verdik. Sizin vaktiniz varsa bu küçük kasabaya uğrayıp medeniyet farklarını tespit edebilirsiniz.
Parma Neyi İle Meşhur?
Gitmeden önce Parma’nın Futbol takımı, 12. Yüzyıllardan beri üretildiği söylenen parmesan peyniri (parmigiano reggiano) ve tuzlanıp açık havada kurutulan Parma jambonu (prosciutto di Parma) ile meşhur olduğunu biliyorduk. Öte yandan makarnalarının özellikle dolgulu olanların çok lezzetli olduğunu okumuştuk. Jambon sevmediğimizden denemedik ve yorum yapamıyoruz fakat Parma’da tattığımız parmesan peynirine bayıldık. Makarnaları çok lezzetliydi, hatta Barilla’nın idari merkezinin burada bulunduğunu gördük. Dönüş yolu üzerindeki eataly marketinde daha önce hiç görmediğimiz makarna çeşitleri bizi cezbetti ve mantarlı, ısırgan otlu, peynirli çeşitlerinden satın aldık. Ayrıca tiramisu severler olarak ‘’en iyi tiramisu nerede?’’ sorusunun yanıtı bizim için hala ‘Parma’da’ olduğunu belirtmek isteriz, tadı hala damağımızda :).
Parma’da Ulaşım ve Konaklama
Parma’ya İstanbul veya Türkiye’nin herhangi bir yerinden direkt uçuş bulunmuyor.
Bolonya’ya direkt uçuş ile vardıktan sonra tren kullanarak yaklaşık 1 saatte Parma’ya ulaşabilirsiniz. Dilerseniz bu linkten tek yön yaklaşık 8 euro’ya tren biletinizi satın alabilirsiniz. Önceden planlamaya vaktiniz yoksa bu bir kayıp değil, 20 dakika aralıkla seferler bulunuyor, direkt tren garından biletinizi temin edebilirsiniz.
Diğer bir alternatif bizim gibi kiraladığınız araba ile Parma’ya yaklaşık 1,5 saatte ulaşmak.
Şehre ulaştıktan sonra yürüyerek şehri gezebilirsiniz. Biz de arabamızı uygun bir otoparka park ettikten sonra, herhangi bir araç kullanmadık.
Konaklama deneyimimiz olmasa da kısa bir araştırma yapmıştık. Ocak ayında fiyat –fayda, konfor ve konum olarak en iyisi 4 yıldızlı NH Parma oteliydi. Bu oteli veya beklentinize göre civarındaki otelleri değerlendirebilirsiniz.
Parma Gezisine Kaç Gün Ayırmalıyım?
Parma küçük bir şehir, tarihi merkezi yaklaşık 2,5km² alana yayıldığından bir gün yeterli olacaktır. Bir gece konaklarsanız şehrin havasını daha iyi yaşayabilir veya bizim gibi sabah gidip akşama kadar gezinizi tamamlayabilirsiniz.
Parma’da Nereler Gezilmeli, Ne Yenmeli?
‘Parma şehrinde gezilecek en iyi 10 yer’ yazarak herhangi bir arama motorunda sonuçları inceleyebilir, tripadvisor gibi uygulamalardan en çok tercih edilenleri görebilirsiniz. Biz ön incelememizi yaptıktan sonra kendimizi akışa bıraktık, güzel görseller yakaladık ve yürüyerek gezerken çok keyif aldık. Denenmiş, güzel bir rota izleyelim derseniz başlıyoruz.
Parma deresine (Torrente Parma) yakın bir kapalı otoparka aracımızı park edip nehrin kıyısından başlayarak tarihi merkeze doğru yürümeye başlıyoruz.
Kısa bir yürüyüşün ardından Garibaldi meydanı (Piazza Giuseppe Garibaldi) karşımıza çıkıyor. Parma’nın valilik binası (Palazzo del Governatore), saat kulesi ve Garibaldi heykeli dikkatimizi geçiyor. 17. Yüzyıldan kalma bu renkli yapıların önünde resim çekildikten sonra yürümeye devam ediyoruz.
Parma Sokaklarını Keşfediyoruz
İçeriye doğru yürümeye devam ederken solda küçük şirin bir sokak görüyoruz. Yılbaşından kalma süslerin cazibesine kapılıp genişleyerek devam eden Borgo XX Marzo sokağında yürümeye devam ediyoruz. Bu sokak bizi Duomo meydanına (Piazza del Duomo) götürüyor. Sırtımıza vuran kış güneşi ile ısınarak mermerden yapılmış vaftizhane yapısının (Battistero di Parma) arka cephesine ulaşıyoruz.
Parma Katedrali’nin (Battistero di Parma) vaftizhanesi, mimari olarak Romanesk ve Gotik arası bir tarzla inşa edilmiş ve Avrupa’daki en önemli Ortaçağ anıtları arasında yer alıyor.
Vaftizhanenin önündeki Duomo ve ardından Cavour sokaklarını takip ederek sola döndüğümüzde kukla kalesine, yani kukla müzesi binasına (Il Castello dei Burattini – Museo Giordano Ferrari) geliyoruz. Müze gezmek istemediğimizden yürümeye devam ediyoruz.
Ardından karşımıza Piazza della Pace meydanı çıkıyor. Çocukların oynayabileceği, insanların dinlenebileceği bu yeşil alanın etrafında, Palazzo Ducale, Teatro Regio, Teatro Farnese, Galleria Nazionale di Parma, Palazzo della Pilotta gibi öne çıkan merkezi yapılar bulunuyor.
Hemen yakında bulunan Parma üniversitesine (Università degli Studi di Parma) doğru ilerliyor ve etrafını gezme şansı yakalıyoruz. Artık çok acıktık ve dinlenmemiz gerekiyor. Civardaki en iyi restaurantı mobil uygulamalardan aratıp buluyoruz ve çok doğru bir seçim ile mükemmel bir yemek yiyoruz.
Parma’da Lezzetli Bir Mola
Parma Üniversitesi Hukuk ve Siyaset fakültesinin (Dipartimento di Giurisprudenza, Studi Politici e Internazionali University department) hemen karşısında, conservaterio sokağında yer alan Trattoria Corrieri’yi tercih ettik. Burası lokal lezzetlerin çok iyi yapıldığı ve fiyatları ortalama olan bir restaurant. İçeriği girdiğimizde, oldukça geniş olmasına rağmen her masanın dolu olduğunu görüyoruz. Yemeklerin lezzeti insanların keyifli sohbetlerinden belli oluyor gibi. 5-10 dakika bekledikten sonra bir masa kalkıyor ve nihayet oturabiliyoruz.
Menüyü inceleyip servis yapan arkadaştan önerileri aldıktan sonra, başlangıç olarak parmesan peyniri istiyoruz. Gözümüz o kadar dönmüş ki önümüze gelen kocaman parmesan peynirini ve çıtır çıtır ekmekleri resmini çekemeden bitiriyoruz :).Parmesan peynirine normalde bayılmayız fakat buradaki gerçekten çok farklı ve lezzetli. Ardından mantarlı makarna ve peynirli risotto sipariş ediyoruz. Mantarlı makarna benzerlerinden daha iyiydi. Fakat lapa görünümlü peynirli risotto’nun yoğunluğu ve tadı mükemmeldi, hala bu tada yaklaşanı bulamadık.
Madem buradaki tek öğünümüz, tatlısız olmaz diyoruz. Tiramisu severler olarak tercihimizi yapıyoruz ve tarifi zor mükemmel bir tatlı yiyoruz. Tiramisu porsiyonu oldukça büyüktü, alkollü değildi ve şeker oranı idealdi. Hiç bitmesin istedik, hatta daha iyisini hala yemedik :). Bu nedenle en iyi tiramisu Trattoria Corrier’de yenir diyoruz. Parma’da mutlaka bu restaurantı denemenizi öneririz.
Parma Alışveriş Sokakları
Yemek sonrası aldığımız enerjiyi bu sefer vitrinleri gezerek harcayalım istiyoruz. Trattoria Corrier’in hemen yan sokağından başlayıp devam eden alışveriş mağazalarının olduğu sokağı takip ediyoruz. Giuseppe Mazzini ile başlayıp Della Republica sokağından yürüyüşe devam ediyoruz. Bildiğimiz markalara ait mağazalar genelde avrupa’da daha pahalı olduğundan bu mağazalar ilgimizi çekmiyor. Yerel ayakkabı mağazalarından birkaçına giriyoruz fakat çok beğendiğimiz model olmuyor. Ayrıca fiyatları Türkiye ile kıyaslayınca değmez diyoruz.
Bi Kahve!
Della Republica sokağında kahve içmek için dışardan sevimli gözüken bir pastaneye (Pasticceria Cocconi Parma) giriyoruz. Vitrini güzel fakat hizmet ve lezzetten memnun kalmadık. Çok yorgunsanız kahve için tercih edilebilir belki. Kahvenin yanında ikram edilen kurabiyeler bayat ve tatsızdı. Pastanede wi-fi bulunmamasına da oldukça şaşırmıştık. Yorumlara bakmadan gittiğimiz bu kafenin bilinen uygulamalarda düşük puan aldığını sonradan gördük. Buradan çıkarımımız şu ki; gideceğiniz kafenin doğrulanmış puanı önemlidir, lütfen öncesinde kontrol ediniz.
Parma Halk Bahçesi
Dönüş vakti yaklaşırken, temiz hava almak için Parma deresini (Torrente Parma) geçerek içerisinde gölet (Fontana del Trianon) bulunan halk parkına (Parco Ducale) ulaşıyoruz. Koşan, yürüyen, spor yapan insanlar ve yaprakları dökülmüş ağaçların arasından ilerleyerek temiz hava alıyoruz. Avrupa’da gittiğimiz her şehirde mutlaka güzel parklarından birini seçerek ziyaret ederiz, hatta mümkünse otelimizi yakınında seçeriz ki güne enerjik başlayalım. Burası da insanı dinlendiren güzel yaşam alanlarından biriydi.
Parma’ya Veda
Artık ayrılma vakti. Güzel anılarla geride bıraktığımız Parma’dan Bolonya’ya doğru yola çıkıyoruz. Yolun yarısında A1 otoyolu üzerinde ihtiyaç molası için durduğumuz Esso tesisindeki kocaman Eataly marketi geziyoruz. Burada bize farklı gelen ve Türkiye eataly’de görmediğimiz makarna çeşitlerinden almayı ihmal etmiyoruz. Merak edenler için bu büyük marketin Google maps linkini buraya bırakıyoruz.
Parma ne çok turistik ne de çok yerel, fakat kendine has bir çekiciliği olduğu aşikar. Üniversitenin şehir merkezinde olması kente canlı bir hava katmış. Sokak ortasından usulca bisikletleriyle geçenler, süslenmiş vitrinler, dar sevimli sokaklar ve tadı damağımızda kalan yemekler ile biz Parma’yı çok sevdik. En iyi tiramisuyu da bulmuş olduk. Gidecek olanlara şimdiden iyi seyahatler :).