HERKESİN EN AZ BİR DEFA BULUNMAK İSTEDİĞİ ŞEHİR: PARİS

THE CITY THAT EVERYONE WANTS TO BE: PARIS – PLEASE CLICK FOR ENGLISH 👉🏻

PARİS GEZİ REHBERİ

Paris her insanın hayatında bir kez bile olsun gitmek istediği yerlerden biri. Peki Paris’i bu kadar özel kılan ne? Etrafımızdan en çok duyduğumuz Paris’in aşk kenti olarak nitelendirilmesi. Ya da dünyaca ünlü ressamlarının yolunun bir şekilde Paris’e düşmesi. Yine de Paris denilince akla ilk başta aşk geliyor. Peki biz buna katılıyor muyuz? Hayır! Belki de kardeş kardeşe Paris’e gittiğimiz için bu sonucun çıktığını düşünebilirsiniz :)). Fakat ilerde çift olarak gittiğimizde de sonucun aynı olacağını düşünüyoruz. Paris çok güzel bir şehir ama buram buram aşk kokmuyor!

Gezilecek çok fazla noktası olan Paris şehrinde, ikinci gidişimizde güzel havanın da etkisi ile çok keyifli zaman geçirdik. Hala gezilecek yerleri bitiremediğimizi düşünürsek üçüncü seyahati de daha sonra planlamamız gerekecek. 4 günlük gezimizde sadece Paris içerisinde acele etmeden şehri yaşamayı, bir günü de müzelere ayırmayı planlamıştık ve öyle de yaptık. Bu yazımız Paris’te gezilecek tüm yerlerden ziyade, 2018 Ekim ayı seyahatimizdeki rotayı içerecek.

PARİS’E NE ZAMAN GİDİLİR?

Avrupaya gitmek için ortalama olarak en iyi zamanlar Mayıs-Eylül aylarıdır. Aynısı Paris için de geçerli. Yalnız bu yıl Avrupa’da sıcak havalar enteresan bir şekilde Ekim Kasım aylarına kadar uzadı. Ne giyeceğiz, kesin donacağız derken ekim ayında baharlık kıyafetlerle harika bir seyahat gerçekleştirdik. Sadece 1 gün hafif yağmur yağdı o da Ekim ayının ilk pazarına geldi. Yani bu da demek oluyor ki Paris’teki ücretsiz müze gününde yağmura yakalandık ve günümüz müzelerde geçtiği için yağmur oldukça efektif bir güne denk geldi. Çok şanslısınız dediğinizi duyar gibiyiz ve buna itiraz etmeyeceğiz ;).

PARİS’TE ULAŞIM

Türkiye’den Paris’in Charles De Gaulle ve Orly(West) havalimanlarına direkt uçuşlar bulunuyor. En fazla uçuşlar Charles De Gaulle havalimanına olduğu için biz de orayı tercih ettik. Yaklaşık 3,5 saatlik direkt uçuşun ardından Paris’e ulaştıktan sonra şehir merkezine ve şehir içi ulaşımda çok farklı alternatifler var. Bu araçlardan hangisini seçeceğiniz konakladığınız yeri de değiştirebilir. 

Paris şehri ve havalimanı diğer Avrupa şehirlerine göre oldukça büyük ve havalimanından şehre ulaşım trenle 30 dakika, otobüs ile yaklaşık 70 dakika sürüyor. Gitmeden önce araştırdığımız alternatifleri aşağıda özetledik.

Araç kiralama

Trafik, park yeri sorunsalı ve metro ağının genişliği dolayısı ile bu opsiyonu Paris için biz hiç düşünmedik, size de önermiyoruz.

Metro

Paris Metro Ağı

Paris tren RER ve bağlantılı metro ağı oldukça geniş, her yere bu ağı kullanarak erişebilirsiniz. Metro haritasına bu linkten ulaşabilir ve seyahat öncesi telefonunuza indirebilirsiniz.

Burada önemli nokta metro hatları belirli zonlara ayrılması ve bilet fiyatlarının buna göre değişmesi. Örneğin şehir merkezinde öne çıkan alanlar 1. Zone içerisinde kalırken, havalimanı 5. Zone’da yer alıyor. Fiyatları aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz, ayrıca bu linkten detaylı inceleyebilirsiniz.

Navigo Kart

Tüm zone’larda ulaşımı içeren en avantajlı kart ve haftalık fiyatı sadece 22,8 euro. Charles De Gaulle ve Orly Havalimanları, Versay sarayı, Disneyland gibi tüm zone’larda yer alan yerler için kullanabileceğiniz bu kart 3-4 günlük seyahatler için bile çok avantajlı. Tek olumsuz yanı Pazartesi başlayıp Pazar günü sonlanması diyebiliriz. Bizim seyahatimiz Cumartesi günü başlayıp Salı günü bittiğinden maalesef kullanmak avantajlı olmadı, fakat günler size uyuyorsa yanınızda 1 adet fotoğraf bulundurun ve havalimanında bu kartı temin edin.  

Mobilis Kart

Zone bölgesine göre tüm ulaşım araçlarında günlük sınırsız geçerli bu kartın bedeli 7,5 euro ile 17,8 euro arasında değişiyor. Havalimanından şehir merkezine giderken kullanmak istiyorsanız 17,8 euro ödemelisiniz. Biz şehir içinde yoğun şekilde metro kullanmadığımızdan tercih etmedik.

t+ tickets

Tek bilet fiyatı 1,9 euro. 10’lu toplu bilet alırsanız 14,9 euro, 4-10 yaş arası çocuklar için 10’luk bilet fiyatı yarıya düşüyor. 4 yaş altı çocuklar ise ücretsiz. Bu bilet 1 ve 2. Zone’larda metro, otobüs, tramvaylarda 2 saat boyuna geçerli. 5. Zone’daki havalimanından şehir merkezine RER B hattı ile ulaşırken bu bilet geçerli olmuyor. Fakat navigo kartınız yoksa ve şehir içerisinde yürümeyi seviyorsanız 10 adetlik alım yaparak kullanmanızı öneririz. Biletleri okutmanız ve atmadan seyahat sonuna kadar saklamanız denetimler için çok önemli.

Havalimanı RERB Bileti

Charles-de-Gaulle havalimanından RER B tren hattı ile şehir merkezine 10,3 euro ile yaklaşık yarım saatte ulaşabilirsiniz. 

Otobüs

Charles de Gaulle havalimanından şehir merkezine 6 euro ile ulaşabileceğiniz otobüsler bulunuyor. 350 nolu otobüs Gare de l’Est, 351 nolu otobüs ise Place de la Nation durağına kadar gidiyor.  Navigo kart almak seyahat tarihleriniz itibari ile bizim gibi avantajlı değil, 2 kat tren ücreti ödemek istemiyor ve daha uzun sürede şehire ulaşım sizi rahatsız etmeyecekse otobüsü tercih edebilirsiniz.

Havalimanından direkt Opera bölgesine giden bizdeki havaş gibi Roissybus seçeneği de var fakat fiyatı 12 euro. 350 nolu otobüs opera bölgesine yakın bölgeye ulaştığından biz bu opsiyonu tercih etmedik. 

Şehir içinde ise trafik fazla olduğundan ve metro-otobüs arası aktarma yapılmadığından metro kullanmanız daha iyi olacaktır.

Otobüs ile Şehir merkezine Ulaşım Deneyimimiz

Ulaşım araçlarını inceledikten sonra, Cumartesi-Salı arası yapacağımız seyahat için havalimanından merkeze 350 nolu otobüs ile ulaşıp, şehir içinde de 10’luk t+ biletleri almaya karar vermiştik.

Havalimanına geldiğinizde kullanacağınız ulaşım araçların ana duraklarına giden metrolar mevcut fakat biz gördüğümüz ilk 350 nolu otobüs durağını işaret eden çıkış kapısından kendimizi dışarı attık. Ana durak yerine ara bir durakta beklemeye başladık. Otobüsün geleceği saat yaklaşmıştı, bir adet 350 nolu otobüs geçti fakat durmadı. 5 dakika sonra 351 nolu otobüs durduğunda ona diğer otobüsün neden durmadığını sorduk ve bizi ana durağa götürebileceğini söyleyince bu otobüse bindik. Kişi başı 6 euro’dan 12 euro ücretimizi şoföre ödedik fakat bize otobüs şoförü 6 tane bilet vermesi gerekirken sadece 2 bilet vermiş, biz de bu durumun havaalanı otobüslerine özel bilet olduğunu düşünüp şüphelenmemiştik. Bunun yanlış olduğunu ancak ana durakta diğer otobüse bindiğimizde anladık. Yani otobüs şoförü tarafından kandırıldık.

Bu kötü başlangıç devam mı edecekti?

Ana duraktaki otobüsün yanında durup asıl 350 nolu otobüse bindiğimizde, bizi bırakan 351 nolu otobüs çoktan gitmişti. 350 nolu Otobüsün şoförü 4 bilet daha okutmamızı isteyince durumu anladık ve çok şaşırdık. Demek ki bu tip durumlar sadece bizim ülkemizde değil her yerde olabiliyor :).

Şoför İngilizce bilmiyordu, anlatmaya çalıştık yazarak ve kandırıldığımızı şoför anladı. Bizden ekstra ücret istemedi, hatta diğer otobüs şoförünü şikayet etmek için harekete geçti. Otobüs telefonundan şikayet merkezlerini aradı, bizim ne yapmamız gerektiğini tarif etti. Otele gittiğimizde başımızdan geçenleri tüm detayları ile anlatan bir mektup yazmamızı ve not ettiği adrese iletmemizi özellikle rica etti. Mail atalım diyoruz yok, telefonda anlatalım diyoruz yok! 2018’in Paris’inde eski posta yoluyla haberleşiliyor, bunu da anladık :). Bu vesileyle Paris’te mektup atma deneyimini de yaşadık. İyi ve kötü niyetli çalışanların ülkenin gelişmişlik seviyesinden bağımsız her yerde olduğunu tekrar hatırladık.

Bu adrenalin dolu hikâyeden sonra 70 dakika gibi bir zamanda Gare Du Nord durağına ulaştık. Oradan 10 dakikalık bir yürüyüşün ardından otelimize ulaştık. Bu arada dönüşte de aynı şekilde havaalanına gittik çünkü bizim içi en iyi fiyat performans bu yöntem oluyordu. Otelimizin olduğu yerden Paris’in meşhur semtlerinden Opera sadece 4 metro durağı uzaklığındaydı ve yürünebilir bir mesafedeydi.

PARİS’TE NEREDE KALINIR?

Paris otellerini internette arattığınızda binlerce otel bulabilir ve seçimde çok zorlanabilirsiniz. Şehrin tam merkezinde kalmak caziptir fakat konfor da arıyorsanız ücreti oldukça yüksektir. Paris’in çok turistik ve pahalı bir şehir olduğunu düşünürseniz tüm aradıklarınızı bir arada uygun fiyata bulmak zor. Biz bu kadar çeşitli seçeneği 4 günlük şehir içi seyahatimizi düşünerek belli bir çerçevede sınırlandırdık ve fiyat fayda oranı en iyi oteli bulduk. Şehri yaşamak istiyorsanız ve konfor sizin için önemli ise, metro ağına yakın, 1. Zone içerisinde olan ve nehrin kuzeyinde kalan 8, 9 ve 2. bölgeler en iyi opsiyonlar. 

Biz 1. Zone içerisinde olan, Opera’dan Gare du Nord’a ulaşan La fayette caddesi üzerindeki Poissonnière metro durağına 10 adım olan Best Western Premier Faubourg 88 otelinde kaldık. Otobüsten indikten sonra 10 dakikada otele yürüdük ve önümüzdeki metro ile her yere çok kolay ulaşım sağladık. Yürümeyi sevdiğimizden çoğu zaman metro bile kullanmadan şehri yaşadık. Paris standartlarına göre otel 4 yıldızlı olsa da düşük beklenti ile gitmiştik, oldukça memnun ayrıldık.

Paris’te büyük geniş odalar ve çok çeşitli kahvaltılar aramayın. Otel küçük olsa da odanın tasarımını beğendik ve temizlik çok iyiydi. Fakat kahvaltı alanı aşırı küçüktü ve kahvaltı çeşitleri çok azdı. Süt ile mısır gevreği yemeye devam! Güne iyi başlamak için yine de kahvaltı dahil konaklama yapmanızı öneririz. Sabah aç karnına yollara düşünce biz mutsuz oluyoruz :).

PARİS YEME İÇME REHBERİ

Paris ucuz bir şehir değil 1 tabak ana yemek 20-25 eurodan başlıyor. Uygun fiyata karnınızı doyurmayı unutun..! Diyecektik ki çok şanslısınız. Sadece 4 euroya lezzetli yemek yiyebileceğiniz bir yer biliyoruz ve yazımızı hemen buraya bırakıyoruz. İyi okumalar, bol afiyetler olsun :).

PARİS’TE GEZİLECEK YERLER

İlk gün öğleden sonra hotelimize varıp valizlerimizi bıraktıktan sonra hemen kendimizi dışarı attık.

ŞEHRE TEPEDEN BAKIŞ

Montmarte

İlk durağımız Paris şehrini tepeden izleyeceğimiz Montmarte Sacre Coeur bazilikası ve ressamlar tepesi oldu.  Paris genelde düz bir şehir fakat ilk gün bu yokuşlu yeri tercih ettik. Otelden 25 dakika yürüyerek Montmarte’ye ulaştık. Hava güzel, etraf kalabalık ve cıvıl cıvıldı.Sacre Coeur etrafındaki güzellikleri ve şehir manzarasını izledikten sonra ressamlar tepesine doğru yöneliyoruz. Zamanında yalnızca ünlü ressamların değil, heykeltıraş, şair ve yazar gibi diğer sanatçıların ev olarak benimsediği bu tepede hala çok güzel resimler yapılıyor. Canlı renkleri ile güzel hissettiren bu tepe mutlaka gelinmesi gereken noktalardan biri. Sokaklar resim yapıp çalışmasını satmaya çalışan ressamlarla dolu. Etrafta makaronlu şirin kafeler de mevcut. Makaron hastaları burada kahve makaron keyfi yapabilir. Ayrıca Montmarte’nin etrafında birçok beğenilen restaurant mevcut.

Moulin Rouge

Ressamlar tepesinden bu sefer Moulin Rouge tarafına doğru aşağıya inmeye başlıyoruz. Birçok restaurantın olduğu Rue Lepic caddesinde acıktığımızı farkedip, La Pain Quaditien’de yemek yiyerek Moulin Rouge’a iniyoruz. Aslında yol üzerindeki Le Basilic restaurantında ördek yemeyi istiyorduk, fakat akşam yemeği için henüz servis başlamamıştı. Montmarte’den 15 dakika yürüyerek ulaştığımız Moulin Rouge’u dışarıdan resimleyerek yola devam ediyoruz. Show’lara katılmak bizim ilgimizi çekmiyor, siz isterseniz kendi web sitesinden etkinlikleri inceleyerek katılabilirsiniz.

Opera

Moulin Rouge ardından Rue Blanche caddesini takip ederek 20 dakika yürüyüşün ardından Opera’ya ulaşıyoruz. Hava kararmaya başlıyor ve ışıklandırılmış büyük Opera binasının (Palais Garnier) ve Galeries Lafayette alışveriş merkezinin önünden geçiyoruz. Alışveriş yapmak istiyorsanız burada vakit geçirebilirsiniz. Binaların, Paris caddelerinin ne kadar düzenli ve göze hitap ettiğini düşünerek La Fayette caddesinden yürüyerek 15 dakikada otelimize varıyoruz. 

MÜZE GÜNÜMÜZ

İkinci Pazar günümüz yağmurlu ve müze gezmek için çok uygun. Paris bir sanat şehri. Dünyaca ünlü sanatçıların bir şekilde yolları Paris ile kesişmiş. Şuanda bile ressam tepesinde bir çok sanatçı bulunmakta, her ne kadar biz onları henüz tanımıyor olsak da.  Seyahatlerimizde ilk amacımız gittiğimiz yeri hissetmek, sanki oralıymış gibi yaşamak. Bu durumda çok müzeci olmadığımız ortaya çıkıyor. Müzelere tabi ki gideriz ama aceleyle o müzeye de gireyim bu müzeye de gireyim deyip tüm gezimizi buna göre planlamayız. Fakat Paris gibi es geçilmeyecek müzelere sahip yerlerde mutlaka müzelere gideriz.

Biz seyahatimizi ne kadar şanslı olacağımızı bilmeden ekim ayının ilk haftası için planlamıştık. Yaptığımız araştırmalarda birçok müzenin bazı ayların ilk pazar günleri ücretsiz olduğunu öğrendik. Keşke bunu bilet almadan önce bilseydik! Neyse ki siz biliyorsunuz artık :). Belli ayların ilk hafta Pazar günleri belli müzeler ücretsiz, detaylı bilgiye bize de yardımcı olan pariste.net blogundan ulaşabilirsiniz.

Louvre Müzesi

Paris denilince ilk akla gelen dünyaca ünlü bir müze ve bu kadar ünlü olmasına şaşırmamak lazım. İçeride harika eserler var. Tablolar, eserler, muhteşem varaklı odalar derken sanatın içinde kayboluyorsunuz. 

Müze giriş ücreti 17 euro normalde fakat Ekim ayının ilk Pazarı ücretsiz olduğundan biz para ödemiyoruz. Çok şanslıyız 34 euro cepte ;).

Şimdi müzeye doğru ilerleyelim! Böylesine önemli bir müzeye giriş için size minimum 1 saat kazandıracak bir püf noktası veriyoruz! Louvre’ye o güzelim meşhur cam piramidin oradan girmeyin! Louvre metro durağından çıktıktan sonra Le Palais Royal’i arkanıza alıp Louvre’e doğru gidin. Kapalı bir alandan geçeceksiniz. Işığın ardından cam piramit size göz kırpacak ama sakın kanmayın sakın! Kapalı alanda ilerlerken hemen solda güvenlik kontrollü müze girişi var. Hemen oraya yönelin ve 1 saatlik zamanınızı sırada harcayarak değil, eşsiz sanat eserlerine bakarak değerlendirin.

Mona Lisa

Müzenin en önemli eseri Leonarda Da Vinci’nin en ünlü eseri Monalisa! Evet Monalisa Louvre müzesinde ve insanlar çılgınlar gibi onu ziyaret etmeye geliyor. Monalisa’yı canlı canlı görebilirsiniz, tabi izdihama kurban gitmezseniz! Monalisa’ya pek yaklaştırmıyorlar belli bir mesafeden gösteriyorlar. İnternetten baksanız daha net görürsünüz! Ama insanlar ona rağmen dakikalarca alanı rehin alıp canınızı sıkabiliyorlar!

Monalisa’nın bulunduğu yerin tam karşısında devasa bir tabloya dikkatinizi çekmek istiyoruz. Zaten o izdihamda Monalisa’yı görme dakikalarınız sıkıntılı bari bizden bir parçası bulunan karşısındaki tabloya yönelin. Tablonun adı düğün yemeği ve ressam Kanuni Sultan Süleyman’ı resmetmiş. Tablonun fotoğrafını bırakıyoruz, sizi de tahminleriniz için yorumlara bekliyoruz! Söyleyin bakalım Kanuni Sultan Süleyman hangisi :)?

Cana’da Düğün Tablosu – Paolo Veronese

Müzede gezilecek çok alan var. Tüm bölgeleri detaylıca gezeyim derseniz 1 tam gün bile yetmeyebilir. Biz tablolardan sıkıldığımızda hemen işlemeli odaların bulunduğu alanlara geçiyoruz ve gezimizi hızlandırarak 4 saatte tamamlıyoruz.

Yorulup müzeden geçiş yapabileceğiniz alışveriş merkezinin (Le Carrousel du Louvre) Starbucks’ında kahve molası verdikten sonra diğer seçtiğimiz müzeye gitmek üzere dışarı çıkıyoruz.

Jardin Des Tuileries ve Arc De Triomphe Du Carrousel

Louvre müzesinden çıktıktan sonra 1667’de halkın kullanımına açılan Tuileries parkında, yeşillikler içerisinde keyifli bir mola verebilirsiniz. 

Ayrıca Paris’in en önemli üç takından en küçüğü olan Arc De Triomphe Du Carrousel’i görebilirsiniz. 19 metre yükseklik ve 23 metre genişlikte olan bu tak,Napolyon tarafından 1808 yılında Avusturya zaferini kutlamak amacıyla yaptırılmış.

Rodin Müzesi

Louvre sonrası bir müze gezme enerjimiz var ve seçimi Rodin’den yana kullanıyoruz. Nehri geçerek Rodin Müzesi’ne yürüyerek 15 dakikada ulaşıyoruz. Burası içindeki eserlerin yanı sıra bahçesinin de harika olduğu müze. Sırf bahçesinde vakit geçirmek için bile ziyaret edilebilir. Ülkemizde Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde bulunan Düşünen Adam heykelinin orjinalini bahçesinde görebilirsiniz. Heykel bizim ülkemizde nerede yabancı ülkede nerede! Bu müzenin içerisinde Van Gogh’un (Vincent’i kendine yakın hissedenleri buraya alalım) 1-2 tablosu da bulunuyor. Çeşitli heykellerin yer aldığı bu müzeyi es geçmemenizi öneririz.

Van Gogh’un Eserleri

Müze giriş ücreti 13 euro normalde fakat Ekim ayının ilk Pazarı ücretsiz olduğundan biz para ödemiyoruz.

KLASİK PARİS FOTOĞRAF ADRESLERİ

Üçüncü günümüzde hava güneşli, Eyfel ve  Şanzalize için mükemmel bir gün diyerek yola koyuluyoruz. Paris’teki en iyi kruvasanı Du Pain Et Des Idees pastanesindeyedikten sonra Eyfel Kulesi için metro ile Trocadero durağına ulaşıyoruz.

Eyfel Kulesi

İlk durağımız Paris’in, hatta Fransa’nın simgelerinden Eyfel Kulesi. İlk başta yapılmasını kimse istememişti, demir yığını olarak görülüyor cümlelerini duymuşsunuzdur. İstenmeyen bir şeyin sonradan şehrin simgesi haline gelmesi ne kadar enteresan değil mi? Paris’e gelen birinin mutlaka fotoğrafının olması gereken yer. Yoksa Paris’e gelmiş sayılmıyorsunuz söyleyelim :). Fotoğraf demişken Eyfel Kulesi en iyi nereden çekiliyor diye soracak olursanız cevabımız Trocadero! Eyfel kulesine tam karşıdan bakan bu yerden, kuleye yaklaşarak aradaki tüm manzaraları yakalamaya çalışıyoruz. Bundan sonrası sanatçı kişiliğinize kalıyor ;). Daha önce kuleye çıktığımız için tekrar bunu yapmak bize cazip gelmiyor ve nehrin kenarından yürüyüşümüze devam ediyoruz.  

Champs-Elysees

Sakin olunaslında tuhaf bir isim duymuyosunuz! Bu bildiğimiz Şanzelize :). Ünlülerin, bloggerların akın ettiği Plaza Athens bu civarda, Paris’in en şık bulvarlarından Avenue Montaigne’de yer alıyor ve yürürken bu güzel görünümlü oteli resimlemeden geçemiyoruz.

Ayrıca yol üzerinde Lady Diana’nın ölümüyle sonuçlanan kazanın yaşandığı Place de l’Alma’dan geçiyoruz. Kazayla ilgili küçük bir anıt yapmışlar Lady Diana’nın fotoğrafları bulunuyor. 

Şanzelize çok geniş bir cadde, etrafında mağazalar ve kafeler var. Paris’in en ünlü caddesinde bizim gibi keyifli bir kahve molası verebilirsiniz. Caddenin sonunda ise Zafer Takı (Arc de Triomphe de l’étoile) bulunuyor. Arc de Triomphe Şanzalize’ye bakar ve dünyanın en büyük kemeridir. 1806 yılında Napolyon tarafından Avusturya zaferini kutlamak için yaptırılmıştır. Fotoğraf çekilmeden ayrılmayın!

Saint Germain

Üçüncü günümüzü tamamlamadan önce, şık kafelerin, ünlü mağazaların bulunduğu ve biraz daha üst segmente hitap eden Saint Germain bölgesine doğru yöneliyoruz. En bilinen kafelerinden biri olan Cafe de Flora’da kahve molası vererek caddeye yansıyan güneşin batışını izliyoruz. Canlı ve keyifli havası olan bu bölgeyi görmeden dönmeyin diyoruz.

NOTRE DAME KATEDRALİ VE PARİS CAMİSİ

Son günümüzü La Marais bölgesi, Notre Dame kathedrali ve Paris Camisi’ne ayırıyoruz. Farklı dinlere mensup halkın yakın mesafelerde bulunan alanda uyum içerisinde yaşadığını da görme fırsatı buluyoruz.

La Marais bölgesi

 Yahudi mahallesi olarak bilinen ve Yahudi nüfusunun büyük oranda bulunduğu bu bölge dükkânları, küçük butikleri ve pastaneleri ile çok canlı bir bölge. Açık söylemek gerekirse bizi buraya getiren temel sebep, Lizbon Belem pastanesindeki tatlısını tatmaktı:).Tok olmamıza rağmen tatlıyı yedik ve çok beğendik.Falafel severseniz aç olduğunuzda bu bölgedeki falafelcilere de mutlaka uğramanızı öneririz, biz malesef deneyemedik. 

Notre Dame Katedrali

La Marais bölgesine çok yakın olan Notre dame katedraline yürüyerek 10 dakikada ulaşıyoruz. Katedralin içini gezecek zamanımız yoktu. Havanın güzelliğini fırsat bilerek bolca resim çekiyoruz.

Paris Büyük Camii

Buraya kadar gelmişken, 15 dakika yürüme mesafesinde bulunan ve Fransa’da ilk inşa edilen Paris büyük camisini görmek istiyoruz. Avrupa’nın en büyük camilerinden birisi olan Paris büyük camii 1926 yılında hizmete girmiş. I. Dünya savaşı sırasında Fransız kolonilerinde Almanlara karşı savaşan Müslümanların anısına Fransız hükümeti tarafından yaptırılmış. Bu cami ibadet saatleri dışında müze gibi 5 euro giriş ücreti ile geziliyor ve orijinal bir mimariye sahip. Biz gittiğimizde öğle arasında kapalıydı, ana avludan resimleyebildik ve çok beğendik. Yolunuz düşerse mutlaka ziyaret etmenizi öneririz.

Versay Sarayı, Disneyland, Lüksemburg bahçeleri, La defense gibi Paris’in önemli yerlerini bu seferlik deneyimleyemiyoruz ve bir sonraki gezimize bırakıyoruz. Daha uzun bir seyahat planlıyorsanız, buraları rotanıza eklemenizi öneririz.

Valizlerimizi otelden alıp havalimanına doğru yola çıkmadan önce Angelina’da son tatlılarımızı yiyoruz ve 4 günlük Paris seyahatimizi güzel anılarla sonlandırıyoruz. 

Paris’i 4 dakikada gezmek için videomuzu izleyebilirsiniz :).


5 Comments

  1. Eda Ocak 14, 2019
    • Charm of Trip Ocak 15, 2019
  2. Şule Yüksel Şubat 19, 2019
    • Charm of Trip Nisan 3, 2019
  3. slot-online999 Nisan 20, 2021

Leave a Reply